Moshe Dayan (1915-1981)

Moşe Dayan 20 Mayıs 1915 yılında Kinneret gölü yakınlarındaki Dacanay Alef Kibbuttz’unda( İsrail'de tarıma dayalı ortaklaşa kullanılan yerleşim yerleri) dünyaya geldi. İbranice’de, ismi “Musa Hakim” anlamına gelir. 14 yaşına geldiğinde Yahudi yerleşim merkezlerini Arap saldırılarına karşı savunmayı hedefleyen bir yeraltı terör örgütü olan Hagana’ya katıldı.

Moshe Dayan’ın askeri yaşamı 1937’de İngiliz subayı Yüzbaşı Orde Wingate’ten öğrendiği savaş yöntemleriyle özel gece bölüklerinde başlamıştır. Bu bölükler Filistin’de Müslüman gruplara karşı savaşan birlikler olmuş ve İsrail ordusunun önemli bir parçasını oluşturmuştur. 1936-1939 isyan süresince Galile ve “Jezreel Valley”de özel polis güçlerinde görev yaptı. 1939 yılında İngiliz askerlerine karşı örgütün yaptığı terör saldırıları sonucunda İngilizler’in  Hagana’yı dağıtmasının ardından örügtün üst düzey yöneticilerinden olan Moshe Dayan yakalandı ve iki yıl hapse mahkum edildi. 1941 yılında tahliyesinin ardından ve Suriye’nin sözde bağımsızlaştırılmasını sağlayan askeri güçleri ile burada görev yaptı. Lübnan ile yapılan bir çatışma esnasında yaralandı ve sağ gözünü kaybetti. Sağ gözünü kapatması için taktığı siyah koruyucu zaman geçtikçe kendisini tanımlayan bir simge haline geldi. 1948 yılına kadar aktif olarak Hagana terör örgütüne destek verdi. Moshe Dayan Haganah örgütünün komandolarını Araplara karşı ve 1941’de Suriye’de bulunan Fransız kıtalarına karşı yönetti.

1948’de albaylığa yükseldi. İsrail işgal savaşı sırasında Suriye sınırının Kudüs bölümünde komutanlık yaptı. Generalliğe yükseldi ve 1953 yılında genelkurmay başkanı oldu. Bu dönemde yeni İsrail kuvvetlerini örgütledi, 1956 yılında Mısır’a karş ıSina’da açılan savaşı yönetti. Dayan 1958 yılında askerliği bıraktı ve siyasete geçti. 1959-1963 arasında Tarım bakanlığı ), 1965 yılında siyasal parti yöneticiliği) ve 1967 yılında Savaş bakanlığı yaptı. İşçi Partisi içinde önemli rol oynadı. Başbakanlığa aday oldu ama Golda Meir’in kazanmasından sonra çekildi. Meir hükümetinin savunma bakanı oldu.

2 Ekim 1973 yılında Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat‘ın İsrail’e yaptığı beklenmedik saldırı ülkeye zarar verdi. Yom Kipur Savaşı olarak bilinen savaşın hazırlıksız yakalanılması karşı savunmayı da geciktirdi. 22 Ekim 1973’te ateşkes yapılmasına rağmen İsrail halkının güveni ciddi şekilde sarsılmıştı. Bu hazırlıksız yakalanışın sorumlusu olarak gözler Savunma Bakanı Moshe Dayan’a çevrildi ve halk kendisini suçlamaya devam etti. Katıldığı askeri bir cenaze töreninde yaslı ailelerin kendisini “oğullarımın katili” olarak tanımlaması üzerine 1974 yılında Golda Meir’e istifasını bildirdi. Moshe Dayan meydana gelen bu Yom Kipur Savaşı olaylarının ardından, yeni Başbakan olarak seçilen Likud Partisi Başkanı Menachem Begin’in kendisine ikinci bir şans vererek tekrar Dışişleri Bakanı olması teklifini, İşçi Partisi’ne karşı görüşlere sahip bir parti olmasına rağmen kabul etti. Daha sonra İşçi Partisi’nden ayrılarak Telem Partisi’ni kurdu. 1981 seçimlerinde partisi Telem, yalnızca iki sandalye kazandı.

Dayan, Arap milletlerle sözde barış sağlamak amacıyla birçok görüşme yaptı. Moshe Dayan,  ABD Başkanı ve arabulucu Jimmy Carter‘ın yardımlarıyla Mısırlılar ile önce Leeds Castle’da, daha sonra ise Camp David’de bir araya geldi. Görüşmelerin sonucunda 17 Eylül 1978’de Camp David Barış Antlaşması imzalandı. Yakalandığı kanser hastalığı sebebiyle 16 Ekim 1981 yılında vefat eden Moshe Dayan’ın mezarı İsrail’in güneyindeki Negev’dedir.

İsrail arşivlerinde yüzden fazla Filistin camisinin yıkım emrini verdiğine dair belgeler bulunmaktadır. Belgelere göre,  İsrail'in kurucularından General Moshe Dayan, kasıtlı olarak başlattığı geniş çaplı  yıkım operasyonunda İmam Huseyin'in kesik başının bulunduğuna inanılan Meşhed Nebi  Hüseyin Camii dahil olmak üzere onlarca caminin yıkım emrini bizzat verdi. Moshe Dayan  İsrail'in, camilerini yıktığı bölgeleri kendi  topraklarına katmayı amaçlamıştır.

1946  Yılındaki Der-Yasin Katliamı: İsrail’in gerçekleştirdiği katliamların en bilineni olan bu katliam, İsrail’in kuruluşundan iki sene önce Der-Yasin’de gerçekleştirildi. 1946 senesinde, Filistin köyü Der-Yasin’e giren Moshe Dayan’ın liderliğindeki çete, uyumakta olan 576 Filistinli'yi, bomba ve otomatik silahlarla tarayarak öldürdü. İlerleyen yıllarda Moshe Dayan, İsrail Savunma Bakanı, çetenin en acımasız fertlerinden biri olan bayan Golde Meir ise İsrail Başbakanı oldu. Bu katliamdan sadece bir ay önce de, daha sonra başbakan olacak Menahem Begin’in başında olduğu bir başka çete, Kudüs’te İngiliz yönetiminin yerleşmiş olduğu ve dörtte üçü sivil halka açık olan yedi katlı lüks Kral Davud Oteli’ni 350 kilo TNT ile havaya uçurmuş, 91 kişinin ölmesine sebep olmuştu.

Bugün İsrail¸ kan deryası üzerinde yükselen¸ kendini Orta doğu ve tüm dünyadan soyutlamış bir "Terör ve Soykırım Adası" olarak zorlama ve yapay tedbirlerle var olmaya çalışmaktadır. Filistin ise zalimlikte sınır tanımayan Siyonistler sayesinde koca bir kan gölüne ve ıssızlığa gömülmüş talihsiz bir kabristana dönüştürülmüş vaziyettedir. İsrail'in bildik zulüm ve katliamları Filistin topraklarını kana ve soykırıma boğmaya hâlâ devam etmektedir. Milyonlarca Filistinlinin hayatı ve geleceği¸ vahşet ve azgınlıkta sınır tanımayan İsrail'in eliyle mükerreren kararmaktadır. İslâm Dünyası'nın göbeğindeki bu zulüm odağı ve insanlık ayıbının temizlenmemesi¸ medenî dünyanın ve bu arada bütün Müslümanların sırtında duran ağır bir vebaldir. Filistin¸ ırkçı ve soykırımcı Siyonist tahakkümünden kurtarılmadığı müddetçe dünyanın kıyametlerinden birinin de Filistin ve Kudüs'te saklı olduğu unutulmamalıdır.

Ortadoğu'da barış ve istikrarın sağlanmasının önündeki en büyük engelin "İsrail terörü" olduğunu¸ aslında bazı üst düzey İsrailli yetkililer de dolaylı anlamda kabul etmektedir. İsrail'in kurucusu ve ilk Başbakanı David Ben Gurion'un¸ 1967'deki "Altı Gün Savaşları" esnasında dönemin Savunma Bakanı Moshe Dayan'a söylediği şu sözler bunun en büyük delillerindendir: "Bu kadar kan döktüğümüz kum tanelerinin her birini elde tutabilmeyi çok arzu ederdim. Bu toprakları şimdiki sahiplerine iade etmek zorundayız; aksi takdirde biz Arap topraklarını işgale devam ettiğimiz sürece bizim kutsal topraklarımıza barış hiçbir zaman gelmeyecektir".

Henüz Yorum Yapılmamış