Selahaddin Eyyûbî Kudüs Vakıfları* (Arşiv Belgelerine Göre)

Kudüs 88 yıl Latin Krallığı'nın hâkimiyetinde kaldıktan sonra Selahaddin Eyyûbî tarafından fethedilmiştir. Fethi müteakip şehrin yeniden imarı için yoğun bir çalışma başlatan Selahaddin Eyyûbî, kurduğu vakıf eserleriyle eğitim, sağlık, din ve kültür alanlarında birçok hizmete öncülük etmiştir.

Kudüs tarihine dair yazılmış olan eserlerde Selahaddin Eyyubî'nin Kudüs'teki vakıflarına ilişkin bilgilere yer verilmekle beraber tespit edebildiğimiz kadarıyla müstakil bir çalışmanın konusu yapılmamıştır.

Bu makalede daha önce yayınlanmamış arşiv belgeleri de değerlendirilerek Selahaddin Eyyubî'nin Kudüs'te tesis ettiği vakıflar ve özellikle Osmanlı'nın son dönemlerinde bu vakıfların idaresine ilişkin hususlar ele alınmıştır.

Ayrıca Kudüs'te gayr-i müslimlerin mülk edinme ve mabet inşa etme çabalarının vakıflar aleyhine doğurduğu olumsuz gelişmelerden Selahaddin Eyyubî vakıflarının nasıl etkilendiğine de bu çalışmada yer verilmiştir.

Giriş

Müslümanlar nazarında ideal bir sultan, haçlılar nazarında gerçek bir İslam kahramanı olan Ebu'l-Muzaffer el-Meliku'n-Nâsır Selahaddin Yusuf b. Necmeddin Eyyûb b. Şâdî, 1136/1138 yılında Bağdat ile Musul arasında bulunan Tikrit'te doğmuştur. (Ramazan Şeşen 2009, 337, 339, Hasan 1986, 132).

Bölgenin fiilen hâkimi olması ve haçlıları hezimete uğratması sebebiyle Bağdat Abbasî halifesi tarafından Sultan olarak ilan edilmiştir. 1169'da Fatımî veziri, 1171'de Mısır emîri, 1175'de de sultan unvanını alan Selahaddin, 1176 yılında Mısır'daki Şiî Fatımîlerini tamamen ortadan kaldırmıştır. (Şeşen, Eyyubiler 1995, 21). Selahaddin Eyyûbî'ye sahip olduğu şöhreti kazandıran ise Kudüs'ün yeniden fethidir.

Kur'an-ı Kerim ve Hz. Peygamber'in hadislerinde kutsiyeti ifade edilen Kudüs, 461 yıllık İslam hakimiyetinden sonra 1099 yılında haçlılar tarafından işgal edilmiştir. Bu işgal sırasında Kudüs'te, tarihin kaydettiği en acımasız ve korkunç katliamlarından biri yaşanmıştır.

Müslümanların idaresinde farklı dinlere mensup insanlar hiçbir baskıya maruz kalmadan yaşarken, haçlı işgali sırasında mabetlere sığınanlar da dâhil bütün Müslümanlar ve Museviler katledilmiştir. (Demirkent 2002, 330)

Haçlılar idaresinde en talihsiz dönemlerinden birini yaşamış olan Kudüs, (Buhl 1977, 959-960) seksen sekiz yıl Latin Krallığı’nın elinde kaldıktan sonra 27 Receb 583/2 Ekim 1187 yılında Cuma günü Selahaddin Eyyûbî tarafından teslim alınmıştır. (Şeşen, Eyyûbîler (1169-1260) 2012, 58)

Haçlıların kana bulayarak işgal ettikleri Kudüs'ün, Müslümanlar tarafından fethi sırasında hiçbir taşkınlık yaşanmamıştır. (Demirkent 2002, 331). Kudüs'ün fethi, İslam dünyasında büyük bir sevinçle karşılanmış, kutlama merasimleri düzenlenmiştir. Şehrin surlarına İslam sancakları dikilmiş, Melik Selahaddin, “Şark'ın en sevgili sultanı Selahaddin” olarak bütün Müslümanların gönlünde taht kurmuştur.

Selahaddin 4 Kasım 1192'de Şam’a döndükten kısa bir süre sonra hastalanmış, 4 Mart 1193 tarihinde 56 yaşında son derece mütevazı ve sade bir biçimde yaşadığı hayata veda etmiştir. (Asadi ve Deniz 2015, 61).

Şam Kalesi'ndeki sarayın avlusuna defnedilen Selahaddin Eyyûbî, Emeviyye Camii'nin yanındaki türbesi tamamlandıktan sonra 1195'te buraya nakledilmiştir. (Şeşen, Eyyûbîler (1169-1260) 2012).

Mısır ve Kudüs'ü hazineleriyle birlikte fetheden, ülkesinin sınırları Trablusgarb'tan Hemedan ve Ahlat'a, Yemen'den Malatya'ya kadar uzanan Melik Selahaddin vefat ettiğinde, cebinden bir altın ile birkaç gümüş çıkmıştır. (Şeşen, Selahaddin Eyyûbî ve Devri 2000, 226, Asadi ve Deniz 2015, 62).

Dindarlık, adalet, cesaret ve cömertliği ile İslam Tarihi'nin mümtaz bir şahsiyeti olarak tebârüz eden (Asadi ve Deniz 2015) Melik Selahaddin, yirmi beş senelik vezirlik ve sultanlık hayatında ortaya koyduğu örnek şahsiyetiyle, Müslümanların takdirini kazandığı gibi, yıllarca mücadele ettiği Hristiyanlar tarafından da saygıyla anılmıştır.

* Davamız Kudüs ekibi olarak yoğun emek verilmiş bu değerli çalışmasından ve tüm Kudüs takipçilerinin istifadesi sunulması için paylaşımına müsaade ederek gösterdiği nazik tavrından dolayı çalışmanın müellifi Dr. Öğr. Üyesi Nevzat Sağlam hocaya şükranlarımızı sunuyoruz.

Henüz Yorum Yapılmamış