Sabra ve Şatilla katliamı (1982)

36 yıl önce, 16 Eylül 1982’de, İsrail’in desteklediği aşırı sağcı Hıristiyan Falanjist milisler Lübnan’ın başkenti Beyrut’un güneyinde bulunan Sabra ve Şatilla Filistin mülteci kamplarına İsrail ordusunun gözetimi ve onayıyla saldırdı.

Sabra ve Şatilla sokaklarında çoğu kadın ve çocuk savunmasız 2.000 Filistinli cesetleri tanınmaz hale gelecek şekilde vahşice katledilmişti. Katliamın ertesi sabahı, cesetler üst üste yığılmışlardı. Artık her şey için çok geç kalınmıştı.

Ariel Şaron komutasındaki İsrail ordusu “uluslararası sözleşme ile koruma altına alınmış” Sabra ve Şatilla kamplarını kuşatma altına alarak kamplardaki Filistinlilerin kaçmalarına engel oldu.

Lübnanlı Falanjistler ise kendi denetimleri altındaki Sabra-Şatilla’da bulunan çocuk, kadın ve yaşlılardan oluşan kampın önce İsrail askerleri tarafından kuşatma altına alınmasına, daha sonra ise Falanjist milisler tarafından kamp sakinlerinin katledilmesine göz yumdu. İsrail ordusu, önleyici herhangi bir sorumluluk almadı.

Katliamların üzerinden tam 24 saat geçtiğinde, İsrail Genelkurmay Başkanı Rafael Eytan, Falanjistlerin temsilcileriyle buluştu. Eytan’ın Falanjistlere verdiği “Devam edin, yarın sabah saat 05.00’e kadar size süre” şeklindeki emri, katliamlarda İsrail’in açık sorumluluğunu gözler önüne seriyordu.

Gazeteci Robert Fisk, baskının hemen ertesinde olay yerinde gördüğü manzarayı, The Independent gazetesinde yazdığı bir makalede şöyle aktarmıştı:

“18 Eylül 1982’de Sabra ve Şatilla kampında bulunanlar için Şaron, ardında şişmiş cesetler, tecavüz edilmiş, işkenceye uğramış ve sonra da katledilmiş kadınlar ve bebekler bırakan bir kasaptır. Olaydan 18 yıl sonra bugün bu caddelerde dolaşırken katliam manzaraları hala gözlerimin önünden gitmiş değil.

Sivil kurbanların çoğu bebek ve çocuklardı.

Biraz ötede Sabra Camisi’ne giden yolda 90 yaşında, beyaz sakallı ve pijamalarıyla Nuri Bey’i görüyorum. Ölü bedeninin yanı başında yün başlığı ve bastonu duruyor. İlerideki dar sokakta yemek tencerelerinin yanında yatan iki kadın cesedi var… Cesedin birkaç metre ötesinde çürüdüğü için bedenleri morarmış, bir çöp gibi oraya fırlatılmış bebekler...”

Filistin Kurtuluş örgütünün 18 Ağustos’ta kabul edilen ateşkes çerçevesinde Beyrut’taki kamplarda yaşayan Filistinli sivillerin güvenliğine dair İsrail ve ABD’den teminat almış olmasına rağmen yaşanan bu katliam tüm dünyanın tepkisini çekmişti.

"Beyrut Kasabı" Ariel Şaron

İsrail, katliamı araştırmak üzere bir komisyon kurmak zorunda kalmış, komisyon Şubat 1983’te yayımladığı raporda, Falanjist milislerin lideri Eli Hubeyka’yı doğrudan, Ariel Şaron’u ise bireysel olarak sorumlu tutmuştur.

"Beyrut Kasabı" Ariel Şaron (Dönemin İsrail Savunma Bakanı)

Katliamdan sorumlu olan Ariel Şaron artık “Beyrut kasabı” olarak anılmaya başlanmış ve savunma bakanlığından istifa etmek zorunda kalmış ancak hükümetin bir parçası olmaya devam etmiş, 2001 yılında ise İsrail başbakanlığı görevine gelmiştir.

Sabra ve Şatila Katliamı mağdurları, 2001 yılında Belçika’da Şaron aleyhine insanlık suçu işlediği gerekçesiyle dava açmış.

Fakat ABD ve İsrail’in engellemeleri ve tehditleri sonucu Belçika, bu davanın açılmasına olanak veren yasayı değiştirmek zorunda kalmıştı.

2002’de dava düşmüştür. Dava düşmeden önce katliamın başrolündeki Falanjist Lübnan Güçleri’nin önde gelen isimlerinden Eli Hubeyka, Şaron aleyhinde şahitlik yapacağını ilan etmesinden birkaç gün sonra Beyrut’ta aracına konulan bombanın patlamasıyla öldürülmüştür.

Katliamın ardından Birleşmiş Milletler 16 Aralık 1982'de yaşananları kınayarak "bunun bir soykırım olduğunu" ilan emişti. Ancak hala katliama dair hiçbir yargılama ve ceza işlemi gerçekleşmedi.

Lübnan'ın başkenti Beyrut'un batısında yaklaşık bir kilometrekareye sıkışan Sabra ve Şatilla kampları, resmi olmayan verilere göre 12 bin Filistinli mülteciye ev sahipliği yapıyor.

Bugünler Sabra ve Şatilla Katliamı’nın 36. yıl dönümü. Katliamda sağ kalanlar halen o günü, sanki dünmüş gibi hatırlıyorlar ve sonsuza kadar da hatırlayacaklar. Geçen 36 yıl içerisinde katliama dair hiçbir yargılama, ceza gerçekleşmedi.

Böyle bir suçun cezasız bırakılması, unutulduğu ve yok olduğu anlamına gelmiyor. 36. yıl dönümünde insanlık halen Sabra ve Şatilla Katliamı’nın sorumlularının hesap vermesini bekliyor.

Kaynak: İHH / Anadolu ajansı

Henüz Yorum Yapılmamış