
Oslo Anlaşması (13 Eylül 1993)
Oslo Anlaşması, İsrail Hükümeti ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) arasında ilk defa 1993 yılında barış sürecini başlatmak için imzalanmıştır. Anlaşmanın ana destekçisi Amerika Birleşik Devletleri idi. Bu da birinci anlaşmanın Washington'da neden imzalandığını açıklıyordu. Anlaşmanın, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin kararlarına dayanan “Filistin halkının kendi kaderini tayin etme hakkını” yerine getirmeye yönelik süreci başlatması hedefleniyordu. Anlaşmayla ilk olarak FKÖ, İsrail işgal devletince Filistin halkının temsilcisi olarak tanındı ve müzakereler iki taraf arasında yapıldı. İkincisi Mısır’da imzalanan Oslo Anlaşmaları… Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nde sınırlı özerklik verilen bir Filistin yönetimi kuruldu. FKÖ İsrail ile müzakerelerin daimî ortağı olarak kabul edildi. Anlaşmanın üzerinde durulması beklenen en önemli konular, İsrail ve Filistin sınırları, İsrail’in yerleşimi, Kudüs’ün durumu, İsrail’in Filistin özerkliğini tanımasından sonra bölgedeki askeri varlığı ve kontrolü; ayrıca Filistinlilerin geri dönüş hakkıydı. Ancak aradan geçen 26 yılın sonunda işler daha da karmaşık hal aldı. Oslo Anlaşması’na göre Filistin Özerk Yönetimi sadece Filistin topraklarının küçük bir kısmı üzerinde kuruldu. Bu anlaşma işgal topraklarına Yahudi göçünün artmasına sebep oldu. Bu süre içinde bir milyon Yahudi işgal topraklarına göç etti. Filistinlilerle “barış anlaşması” yapıldığını duyan Yahudiler artık işgal topraklarının “güvenli” olduğu inancıyla işgal topraklarına rahat bir şekilde göç etmeye başladı. Oysa söz konusu anlaşmadan önce Yahudilerin işgal topraklarına göç etmesi psikolojik destek gerektiriyordu. Anlaşmadan sonra Yahudi yerleşim birimleri hiç olmadığı kadar arttı. Bu da işgal altındaki Filistin şehirleri arasındaki irtibatı kesti. Bu yerleşim birimlerinin alanı kâğıt üzerinde işgal topraklarının %1,6’sına teşkil ediyordu. Ancak bu yerleşim birimleri arasında yapılan yollar, alt yapı ve buna bağlı araziler işgal topraklarının artık %45’ine tekabül ediyor. Bu anlaşmadan sonra Kudüs’te Yahudi nüfusu hızlı bir şekilde arttı. Doğu Kudüs’te bile nerdeyse Filistinli nüfus ile Yahudi nüfusu birbirine eşit hale geldi. Doğusuyla Batısıyla Kudüs’ün bütününde ise ne yazık ki Filistinli nüfus Yahudi nüfusunun ancak üçte birine tekabül ediyor. Bu da Kudüs’ün “Yahudi kenti” olduğu algısını oluşturuyor! İsrail, bu anlaşmadan sonra güvenlik gerekçesiyle Batı Şeria ile Filistin’in diğer toprakları arasında duvar ördü. Bunun sonucunda işgal altındaki Filistin toprakları birbirinden kopuk, küçük kantonlar haline geldi. Ayrıca bu duvar verimli Filistin topraklarının önemli bir kısmının heba olmasına yol açtı. İsrail bu duvarla Yahudilerin işgal edilmiş topraklarda yaşama algısını değiştirmeyi başardı. Çünkü bu duvar örülmeden önce Filistinlilerle İsrailliler arasında sürekli bir temas ve sürtüşme vardı. Bu da Yahudileri umutsuzluğa ve bıkkınlığa sevk ediyordu. Bu anlaşma sonucunda, Filistin Özerk Yönetiminin kurulmasıyla birlikte Filistin Kurtuluş Hareketi, Filistin’i işgalden kurtarma idealinden vazgeçti. Dahası İsrail ile her türlü ilişkiyi kurarak şahsiyetini ve izzetini yitirdi. Oslo Anlaşması, Filistin halkı için fitne sebebi oldu. Çünkü bu yönetim Filistin halkının bir kısmını yönetimin bazı imkânlarından yararlandırırken bir kısmını da bunun dışında bıraktı. Oslo Anlaşması artık Filistinlilerin de “bir vatanı” olduğu algısını oluşturarak, Filistin mülteci sorununun önemini kaybetmesine yol açtı. Dünya kamuoyunda artık “Filistinlilerin bir vatanı vardır.” algısı Filistin sorununa ilgiyi azalttı. Oslo Anlaşması ile Filistin sorunu 1948 tarihinden 1967 tarihine taşındı. Böylece İsrail, 1968 yılında işgal ettiği bütün topraklar üzerinde meşruiyet hakkını elde etmiş oldu. Bu da İsrail’in “iki halk, iki devlet” stratejisinin kabul edilmesine yol açarak İsrail’in uluslararası kamuoyu nezdinde elinin güçlenmesini sağladı. Oslo Anlaşmasından sonra Filistin’de ne değişti? Filistin halkının barışa dair özlemlerini gidermesi beklenen Oslo Anlaşmasının üzerinden geçen sürede Filistin Kurtuluş Örgütü, Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nin %22’sinde bir Filistin Devletinin kurulması için Filistin topraklarının %78’inden vazgeçmiş oldu. Oslo Anlaşması ile Filistin halkının hakları görmezden gelinirken, dünya işgal devleti İsrail’i tanımış oldu. Oslo Anlaşması, “Filistin özerklik düzenlemeleri üzerine bir ilkeler bildirgesi”ydi. 13 Eylül 1993 tarihinde imzalanmış ve imzalanmasından 5 yıl sonra, yani 1998’de, bir Filistin Devletinin kurulmasıyla bitmiş olması gerekiyordu. Ancak hiçbir Filistinli bağımsızlığa bir adım dahi yaklaşamadı. Oslo Anlaşmasını imzalayabilen tek kişi olarak merhum Filistin lideri Yaser Arafat (Ebu Ammar), o zamanda ve bugünün koşullarına benzer bir durumda, bağımsız bir Filistin Devletine netice verecek bir anlaşma istemiş ancak anlaşmanın imzalanmasından 26 yıl sonra herkesin çıkışı olmayan bir geçitte sıkışıp kaldığı ortaya çıkmış oldu. Tüm bu hususlar dikkate alındığında Filistinlilerin bir bütün olarak yeni bir yol haritası çizmesi artık “zorunluluk” haline gelmiştir. Özetle Oslo Anlaşması, Filistinlilerin kalbine saplanan hançer olarak kalmaya devam ediyor!