“Arz-ı Mev’ud” ne demektir

 

Arz-ı Mev’ud sözlük anlamı itibariyle vadedilmiş yer demektir.

Arz-ı Mev'ud terimi, Maide Suresi’nin 21- 26. ayetlerinden hareketle, Allah'ın, Hz. Musa (as)’nın ümmetine Murad-i İlahi’yi tecelli ve tezahür etmeleri için, yani, Hz Musa (as)’ya tabi olan muvahhid (Allah’ın birliğine inanan) ve mümin kulların bu bölgede Hz. Musa (as)’nın şeriatını hakim kılma görevini üstlenmeleri için vermeyi vadettiği topraklar anlamına gelmektedir.(1)  Kur'ân-ı Kerim’de Arz-ı Mev’ud terimi geçmez, ancak Maide Suresi’nin 21. ayetinde geçen “Arz-ı Mukaddes” yani kutsal toprakların  bu bölge olduğu müfessirlerce ifade edilmiştir. Bu bölge ise Hz. İbrahim (as) ve soyundan gelen peygamberlerin yaşadığı, davalarını sürdürdükleri ve medfun (defnedildikleri) oldukları, içinde Beytülmakdis’in de bulunduğu Filistin topraklarıdır.(2)

Arz-ı Mev’ud ile İlgili Ayetler

Yukarıda bahsedilen Maide Suresi’nin 21- 26. ayetlerinin mealleri:

21﴿ Ey kavmim! Allah’ın sizin için (vatan olarak) yazdığı kutsal topraklara girin, sakın geri dönmeyin, sonra kaybedenler siz olursunuz."

22﴿ Dediler ki: "Ey Mûsâ! Orada zorba bir topluluk var, onlar oradan çıkmadıkça biz oraya asla giremeyiz. Ama oradan çıkarlarsa biz hemen gireriz."

23﴿ Korkanlar arasından Allah’ın kendilerine lutufta bulunduğu iki cesur adam şöyle dedi: "Kapıdan üzerlerine hücum edin; oraya girdiğiniz an artık kesinlikle siz galipsiniz. Eğer müminler iseniz ancak Allah’a güvenin."

24﴿ İsrâiloğulları, "Ey Mûsâ! Onlar orada bulundukları sürece biz oraya asla girmeyeceğiz. Sen ve rabbin gidin savaşın; biz burada oturacağız!" dediler.

25﴿ Mûsâ, "Rabbim! Ben kendimden ve kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum. Artık bizimle bu yoldan çıkmış kavim arasında sen hükmet" dedi.

26﴿ Allah buyurdu ki: "Öyleyse onlar yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşmak üzere oradan (kutsal topraklar) kırk yıl mahrum bırakılmışlardır. Artık sen yoldan çıkmış toplum için üzülme!"

Arz-ı Mev’ud’un Sınırları

Kuran-ı Kerim’de ve peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’den günümüze kadar ulaşan sahih rivayetlerin hiçbirinde Arz-ı Mevud’un sınırları hakkında bir bilgi yoktur.

Kur'an'da açık olarak belirtilmeyen bu yer, yahudi kutsal kitabı Tevrat’ta detaylıca anlatılmaktadır. Tevrat’ın Tekvin bölümünün 13 ve 14. ayetlerinde, Allah (cc), Hz. İbrahim (as)’e ve soyundan gelenlere Nil Nehri’nden Fırat'a kadar olan bölgenin hakimiyetini vadetmiştir. Kuzey sınırı Lübnan, güney sınırı ise Sina Yarımadası’dır. (3)

Tevrat’taki İlgili Ayetler

“Ve şimdi gözlerini kaldır ve bulunduğun yerden şimale ve cenuba bak ve şarka ve garba bak. Çünkü görmekte olduğun bütün memleketi sana ve ebediyen senin zürriyetine vereceğim’ (Tekvin, 13-14)

“Git! İsrail ihtiyarlarını topla ve onlara de: Atalarınızın Allah’ı, İbrahim’in, İshak’ın ve Yakup’un Allah’ı Yehova bana göründü ve dedi: Gerçekten sizi ziyaret ettim ve Mısır’da size yapılanı gördüm; ve dedim: Sizi Mısır’ın sıkıntısından, Kenanlı ve Hitti, ve Amori, ve Perizzi ve Hivi ve Yebusilerin diyarına, süt ve bal akan diyarına çıkaracağım.” (Çıkış, 3-8)

Yukarıdaki ayette Allah, Mısır’da köle durumunda olan ve eziyet gören İsrailoğulları’na bir nevi gördükleri eziyetlerin mükafatı olarak bal ve süt akan diyar olarak tanımlanan Filistin topraklarını vermiştir. “Vadedilmiş Topraklar”ın temelinde yatan savlardan birisi de bu ayette bölgenin İsrailoğulları’na tahsis edilmesidir. (4)

Peygamberlere Vadedilen Topraklar

Ahd-i Atik’de geçtiği üzere Hz. İbrahim (as), Ke'nan diyarına gidip yerleşmiş, çadırını oraya kurmuş, Tanrı gözünün gördüğü her yeri ona ve zürriyetine vereceğini ancak, dört yüz yıl cefa çektikten sonra, dördüncü neslin oraya tekrar dönebileceğini bildirmiştir.(5) Aynı vaat Hz. İshak'a ve oğlu Hz. Yakub'a da yapılmakta ve öncekilere vadedilen yere İsrailoğulları’nı götürmek için Hz. Musa (as) da görevlendirilmektedir. Onlar, Allah'tan başka şeyleri tanrı edinmeleri, "Buzağı"ya tapınmaları ye isyankârlıkları yüzünden vadedilen yere gidemeyip, kırk yıl çöllerde kalmakla cezalandırılmışlardır.(6)

Hz. Musa (as)’ın vefatında sonra aynı vaad Hz. Yuşa (as)’ya da yapılmış olup, Hz. Yuşa (as)’dan sonra Hz. Davud (as) zamanında Sion Dağı (Kudüs) alınmış ve başkent yapılmıştır. Hz. Davud (as) niyet etse de Kudüs’te Mabed yapılması ve oraya Ahit Sandığı’nın yerleştirilmesi Hz. Süleyman (as) tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu iki peygamberin dönemi yahudilerin en rahat ve huzurlu olduğu dönemler olup, Hz. Süleyman (as)’ın vefatından sonra Babil sürgünü ve Roma işgaliyle Mabed yıkılmış ve yahudiler dünyanın dört bir tarafında sürgün edilmiştir.

Bu topraklara dönme hayaliyle yaşayan yahudiler, Arz-ı Mev’ud hayallerinin gerçekleşmesinin Mesih ile olacağına inandıkları için de Mesih’in gelmesini hızlandıracaklarına inandıkları faaliyetlere hız vermişlerdir. (7)

KAYNAKÇA

  • Doç. Dr. Ebubekir Sifil, Diriliş Buluşmaları, Kayseri, 2015
  • Kur’an Yolu (Tefsir), Türkiye Diyanet Vakfı, Maide 21-26
  • Kur’an Yolu (Tefsir), Türkiye Diyanet Vakfı, Maide 21-26
  • İSRAİL’İN DIŞ POLİTİKASINI ANLAMAK: TEVRAT, “ON EMİR”, “VADEDİLMİŞ TOPRAKLAR” VE ÜSTÜNLÜK, Yrd.Do.Dr.Murat Gül, Bekir Ali Yüksel, Kırıkkale Üniversitesi, Ocak 2016
  • Tekvin, XVI/12-21
  • Kur’an-ı Kerim, Bakara, 54; Maide, 26; A’raf 141-145; Ta-ha, 83-97; Tanah, Tekvin, 1-6;
  • Doç. Dr. Abdurrahman Küçük, Yahudilikte Arz-ı Mevud Anlayışının Boyutları, Ankara Üniversitesi

 

 

 

Henüz Yorum Yapılmamış