
İslâm Ülkelerinin Filistin Siyaseti
Devlet-i Aliyye Osmaniyye'nin (Osmanlı İmparatorluğu) yıkılışının ardından ortaya çıkan problemlerin en büyüğü, hiç şüphesiz Filistin topraklarının Siyonistler tarafından işgali ve sonrasında yaşanan gelişmeler. Filistin sorunu, günümüzde hem uluslararası ilişkiler sahnesinin hem de Ortadoğu’nun en kıdemli ve çözümsüz meselesi durumunda. Bölgemizde yaşanan bütün gerilim ve çatışmaların temelinde, Filistin’deki sancı yatıyor. 2 Aralık 1917 günü ilân edilen Balfour Deklarasyonu ile İngiltere tarafından Yahudilere söz verilen Filistin, İsrail’in kurulduğu 14 Mayıs 1948’e kadarki süreyi çatışma ve kaos içinde geçirdi. İngilizler, bir yandan Yahudilere verdikleri sözü tutmaya çalışırken, diğer yandan Arapları küstürmeme telâşındaydılar.
Filistinin kaderinde önemli rol oynayan üç İngiliz James Balfour (Ortada), Edmund Allenby (Solda) Herbert Samuel (sağda) Ancak bu, kurulması imkânsız bir dengeydi. Nitekim manda yönetimi 30 yıl sonra sona erdiğinde, Araplarla Yahudiler arasında uzlaştırılması mümkün olmayan bir kan davası çoktan başlamıştı. Yüzyıllardır yaşadıkları topraklardan sürülen Araplar, dünyanın desteğini kazanmış Yahudiler karşısında çaresiz durumdaydılar. Filistin’de tüm bu sarsıntılar yaşanırken, Arap dünyasında da siyasi ve askeri oluşum süreci devam etmekteydi. Şu anda bölgemizde bulunan devletlerin birçoğu, Filistin’e Yahudi göçü sürerken kuruldular veya bağımsızlıklarına kavuştular.
Filistinliler yüz yıllardır yaşadıkları topraklardan sürgün edildi. Bu ülkelerin “Filistin politikası” da, kervan yola devam ederken oluştu ve zaman içinde de sık sık şekil değiştirdi. Ortadoğu’nun önemli devletlerinin Filistin ve Kudüs politikasına göz attığımızda, ülke ülke karşımıza çıkan manzara şöyle:
Ürdün
Coğrafi açıdan Kudüs’e en yakın konumdaki Arap ülkesi olan Ürdün, daha kuruluş yıllarından itibaren İsrail’le yakın ilişkiler geliştirdi. 1919’da Şerif Hüseyin’in oğlu Faysal’la Dünya Siyonist Örgütü’nün başkanı Chaim Weizmann arasında imzalanan mutabakat, bu ilişkinin temel metniydi. Faysal’ın kardeşi Abdullah 1921’de kendisi için kurulan Ürdün Emirliği’nin başına geçtiğinde, bu anlaşmayı daha da derinleştirdi.
Faysal (Ortada) ve Weizmann'ın (Solda) arasında gizli bir mutabakat imzalanmıştı. İsrail’in kuruluşuna kadar geçen sürede siyonistlerle gizli bir ittifakın şartlarını müzakere eden Abdullah, 1948’de patlak veren ilk Arap-İsrail Savaşı’nda Doğu Kudüs’ün denetimini ele geçirdi. Abdullah’ın maksadı, elinde bulundurduğu güçlü Kudüs kozuyla, İsrail’i Ürdün’ü masada eşit bir muhatap olarak kabule zorlamaktı. Bu strateji tam bir barış anlaşması ile taçlanmak üzereyken, Kral Abdullah 20 Temmuz 1951’de, Mescid-i Aksa’da bir Filistinli tarafından vurularak öldürüldü.
Ürdün Kralı Abdullah (Sağda) ve oğlu Talal
Abdullah’tan sonra yerine geçen oğlu Talal, bir yıl sonra şizofreni teşhisi konularak tahttan indirildi. Onun yerine, 17 yaşındaki oğlu Hüseyin Ürdün Kralı oldu. 1999’daki ölümüne kadar, tam 47 yıl iktidarda kalarak rekor kıran Kral Hüseyin, İsrail’le ilişkileri derinleştirerek bir barış anlaşmasıyla neticelendirdi. Ürdün, 1994’te imzalanan anlaşmayla birlikte, Mısır’ın ardından İsrail’i resmen tanıyan ikinci Arap ülkesi oldu.