
Ubade Bin Samit (r.a)
Ashâb-ı kiramdan olan Ubade (r.a.), ensarın önde gelenlerindendir. Künyesi Ubâde Ebû Velîd olup, Hazrec kabilesinin Avfoğulları koluna mensuptur. Babası, Sâmit bin Kays bin Esrem bin Fihr, annesi, Kurret-ül-ayn binti Ubâde binti Nadle binti Mâlik bin Aclân’dır. Uzun adı Ubâde bin Sâmit bin Kays bin Esrem bin Fihr bin Sa’lebe bin Ganem bin Sâlim bin Avf bin Amr bin Avf bin Hazrec’dir. Medine’de 583 yılında Medine’de doğmuş, hicri 34 senesinde (MS 654) Filistin’de vefat etmiştir. Kabri Mescid-i Aksa’nın kıble tarafındaki surlarının hemen dibindeki Babür Rahme kabristanında olup, aynı mezarlıkta sahabi Şeddad bin Evs’in de kabri bulunmaktadır. Birinci Akabe Biat’ında (MS 621) müslüman olan on iki sahabiden biridir. Ubade Bin Samit, ikinci Akabe Biatı’nda da (MS 622) bulunmuştur. Ubâde, Hz. Muhammed’in (sav) emri üzerine Abdullah b. Saîd b. Âs ve Hafsa bint Ömer gibi sahâbilerle beraber halka okuma yazma öğretti. Bedir, Uhud, Hendek gazveleriyle Hudeybiye Antlaşması’nda bulunduğu gibi Resûlullah’ın bütün gazvelerine iştirak etti. Mekke’nin fethi sırasında ensar birliğinin kumandanlığını yaptı. Asr-ı saâdet’te Kur’ân-ı Kerîm’in tamamını ezberleyen Medineli beş sahâbîden biri olan Ubâde, Ashâb-ı Suffe’den Kur’an okumayı bilmeyenlere Kur’an öğretti. Hz. Ömer’in hilâfeti devrinde Dımaşk Emîri Yezîd b. Ebû Süfyân halifeye bir mektup yazarak Suriye halkına Kur’ân-ı Kerîm’i ve İslâm’ı öğretecek muallimlere ihtiyaçları olduğunu bildirdi ve bu amaçla üç kişi gönderilmesini istedi. Hz. Ömer de Ubâde b. Sâmit’i Muâz b. Cebel ve Ebü’d-Derdâ ile birlikte Suriye’ye yolladı. Halifenin tavsiyesi üzerine her biri Humus’ta, Dımaşk’ta ve Filistin’de muallimlik yaptılar. Ubâde (r.a.) aynı zamanda Kudüs’ün fethinden sonra ilk kadısı oldu ve bu görevi bir süre sürdürdü. Ubâde b. Samit İslâm fetihlerine devam etti; daha sonra Humus’a vali tayin edildi. Bu görevde iken Lazkiye ve Cebele’yi ele geçirdi (hicri 17/ MS 638). Tartûs’un (Antartus) ve İskenderiye’nin fethinde kumandan olarak görev yaptı.
Kaynaklar:
Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi, 1994 – Mart, Sayı: 097, Sayfa: 026