Davamız Kudüs Kudüs ile ilgili her şey

Nureddin Zengi

Halep’te doğdu. Yazısının güzel olması, çok okuması, hadis ezberleyip rivayet etmesi ve fıkıh bilgisiyle ilgili rivayetler onun iyi bir eğitim aldığını gösterir. Gençlik döneminde askerî bakımdan temayüz ettiği ve babası İmâdüddin Zengî’nin yanında zaman zaman savaşlara katıldığı bilinmektedir. İmâdüddin Zengî, Ca‘ber Kalesi’ni kuşattığı sırada kölesi tarafından öldürülünce 1146 yılında Nûreddin Zengi, bazı emîrlerle birlikte Halep’e gelip şehrin idaresini devraldı. Büyük kardeşi Seyfeddin Gazi başşehir Musul ve dolaylarına hâkim olunca (1146-1149) İmâdüddin Zengî’nin devleti ikiye bölünmüş oldu. Bu sırada Kuzey Suriye ile Güneydoğu Anadolu’nun bazı şehirleri Nûreddin Zengi’nin idaresine geçti. İmâdüddin Zengî’nin ölümünün ardından Edessa’yı (Urfa) kuşatan haçlı ordusu Nureddin Zengi tarafından dağıtıldı. Zengi daha sonra, 1147 yılında Halep bölgesine akınlar yaparak Haçlılar’dan Artah, Kafarlasa ve çevresini aldı. Bu gelişmeler üzerine Papa III. Eugenius, Fransa Kralı VII. Louis’ye ve bazı şövalyelere mektup göndererek onları yeni bir haçlı seferine yönlendirdi. Böylece, II. Haçlı Seferi’ne katılan ordular, 1148 yılının ilkbaharında Filistin’de yerli haçlılarla birleşerek Dımaşk’ı (bugünkü Şam) kuşattılar. Nureddin ve kardeşi Seyfeddin’in orduları haçlı ordusunun bölgeyi iyi tanımamasından da yararlanarak kuşatmayı kaldırmayı başardılar. Zengi kuzeydeki haçlı tehlikesini bertaraf ettikten sonra Filistin ve Lübnan’daki haçlı orduları üzerinde baskısını yoğunlaştırdı ve 1159 yılında Halep’e yönelen Bizans İmparatoru’nu anlaşma sağlayarak durdurdu. Kudüs kralı ile yaptığı kısa ateşkes sırasında Rakka ve Harran’ı alarak buraları kardeşi Nasreddin Zengi’ye bıraktı. Nureddin Zengi, iyi bir komutan ve adil bir hükümdardır. Öncelikli amacı Suriye ve Filistin’den Haçlılar’ın çıkarılması olduğundan, Ortadoğu’nun tarihi üzerinde önemli rol oynamıştır. Nûreddin Zengi, Kudüs’ün fethinden sonra gerekeceğini düşünerek belki bundan daha da önemlisi ardından geleceklere mesaj olması için bir Aksa ya konmak üzere bir minber yaptırmıştı. 1168 yılında yapımını emrettiği minberin tamamlandığını göremeden 1174 yılında vefat etti. Minber, Zengi'nin oğlu Salih İsmail'in gözetiminde 6 yıllık bir emek sonucu tamamlanmıştı. Minber, çivisiz olarak Halepli bir usta tarafından yapılmış ve Selâhaddin Eyyubi tarafından yerine konulmuştur. Selâhaddin Eyyubi’nin babası Necmeddin Eyyub, Selçuklular’ın Tikrît valisiydi. Selâhaddin’in doğduğu yıl aşiretiyle birlikte Tikrît’ten ayrılarak Musul’a gitti ve İmâdüddin Zengî’nin hizmetine girdi. Kardeşi Esedüddin Şîrkûh el-Mansûr ise Zengî’nin kumandanları arasına katıldı. İmâdüddin Zengî ölünce yerine oğlu Nûreddin Mahmud, Halep ve civarının hükümdarı oldu. Esedüddin Şîrkûh ise Nureddin’in en yakın kumandanı oldu. Necmeddin Eyyûb bu dönemde Dımaşk Atabegliği’ne (Tuğteğinliler) bağlanmak zorunda kaldı. İki kardeş, Nûreddin Zengi’nin haçlılarla mücadelesinde ve onun Dımaşk’ı ele geçirmesinde önemli rol oynadı. Nûreddin, Şîrkûh’u ordu kumandanlığına, Eyyûb’u Dımaşk valiliğine tayin etti. Böyle bir ortam içinde şehzade gibi yetişen ve iyi bir eğitim gören Selâhaddin genç yaşlarında haçlılara karşı yapılan seferlere katıldı ve Dımaşk şahneliğine (Şam’daki devlet görevlisi) kadar yükseldi. Amcasının ölümünün ardından Nûreddin Zengî’nin Mısır’daki ordusunun kumandanı olan Selâhaddin aynı zamanda Fâtımî halifesinin veziri olarak bu iki önemli görevi üstlendi. Selâhaddin, daha sonra Nûreddin Zengî’ye danışarak onun nâibi (vekil-danışman) sıfatıyla Mısır’ı ve Mısır’a bağlı yerleri müstakil bir hükümdar gibi yönetmeye başladı. Nurettin Zengi, komutanlarına da özel önem verdi ve başta Selâhaddin olmak üzere birçok kişiyi gerek kumandanlık gerekse siyaset konusunda yetiştirdi. Çocukluğunda iyi bir eğitim alan Nureddin, uygulamış olduğu usta siyaset sayesinde müslümanların birliğini sağlamış ve sonradan komutanlarından Selâhaddin Eyyubî tarafından gerçekleştirilecek olan Kudüs’ün fethinin zeminini hazırlamıştır. 21 Ağustos 1969 tarihinde fanatik bir yahudi tarafından çıkarılan yangında kısmen tahrip olan Kıble Mescidinde, Nûreddin Zengî’nin yaptırdığı şaheser niteliğindeki 800 yıllık tarihi ahşap minber de yanmıştır. Minberin yangından kurtarılmış olan birkaç parçası, Mescid-i Aksa’nın içerisinde bulunan İslâm Müzesi’nde sergilenmektedir. Ayrıca, yanan ahşap minberin orijnalinin aynısı yapılarak Kıble Mescidi’ne tekrar konulmuştur.

 

Referanslar

https://www.nureddinyildiz.com/makaleler/sarkin-en-sevgili-sultani-salahaddin

http://www.hurriyet.com.tr/dunya/el-aksanin-yakilan-minberi-38-yil-sonra-eski-yerinde-5882261

http://www.hazardernegi.org/hazar-kudus-hazar/ 

https://www.zaferdergisi.com/makale/10328-bir-hayal-bir-caba-ve-bir-minber.html

avatar
Davamız Kudüs® @DavamKudus

İki Mücahid, şehid düştükleri zaman bir evin içine defnedilir. Evin duvarına da şehid oldukları tarih ve isimleri yazılır. Burası, Gazze. Allah yolunda can ve malla ticaretin en güzelinin yapıldığı yer inşallah...

avatar
33
397
avatar
Davamız Kudüs® @DavamKudus

İşgalci yahudi kadın esirin teslim edilirken Filistin bayrağı taşıyan bir kolye taktığı görüntüler dikkat çekiyor. Gittiği yerde Nehirden Denize Kadar Özgür Filistin'i anlatacak o da...

avatar
33
397
avatar
Davamız Kudüs® @DavamKudus

Kassam Tugayları Komutan Ebu Ubeyde konuşuyor: "Halkımız, özgürlüğü ve kutsal değerleri uğruna, 15 aydan uzun bir sürede büyük bir bedel ödedi ve çok sayıda şehid verdi. Filistin halkının fedakarlıkları ve dökülen kanları boşa gitmeyecek, bunun sonuçları olacaktır..

avatar
33
397
avatar
Davamız Kudüs® @DavamKudus

Şehid Komutan Yahya Sinvar'a selâm olsun!

avatar
33
397
avatar
Davamız Kudüs® @DavamKudus

Muhammed yalnızca bir elçidir...

avatar
33
397