
Muaz Bin Cebel
Hicretten on sekiz yıl önce (m. 603) Medine’de dünyaya gelmiştir. Künyesi Ebu Abdurrahman ve Ebu Abdullah’tır. Muâz (ra) on sekiz yaşında iken müslüman oldu ve İkinci Akabe Biatı’na katıldı. Asr-ı saâdet’te Kur’ân-ı Kerîm’in tamamını ezbere bilen birkaç kişiden biri olan Muâz, Resûlullah’ın kendilerinden Kur’an öğrenilmesini tavsiye ettiği dört sahâbî arasında yer alıyordu. Yine o devirde fetva veren altı sahâbîden biri olan Muâz’ı Resûl-i Ekrem helâl ve haramı en iyi bilen kişi olarak göstermiştir. Bedir Gazvesi başta olmak üzere Huneyn ve Tâif dışındaki bütün gazvelere katıldı ve bunlarda kabilesinin bayraktarı veya temsilcisi oldu. Mekke fethinin ardından Resûlullah (sav) Huneyn Gazvesi’ne giderken onu Mekke’ye önce emîr, ardından Kur’an ve dinî bilgiler muallimi tayin ettiği için Huneyn ve Tâif gazvelerine iştirak edemedi. Hz. Peygamber (sav), hicretin 9. yılı Rebîülâhirinde (Ağustos 630) Muâz’ı (ra) Ebû Mûsâ el-Eş‘arî ile birlikte Yemen’e elçi, zekât memuru ve kadı sıfatıyla gönderdi. Muâz (ra)’ın Yemen’de kadılık yaparken nasıl hüküm vereceğiyle ilgili olarak Resûl-i Ekrem (sav) ile aralarında geçen konuşma meşhurdur. Yemen’de Beni Bekre kabilesinden bir hanımla evlendi, peygamberlik iddiasında bulunan Esved el Ansi’nin ortadan kaldırılmasında rol aldı ve 632 yılında görevini tamamlayarak Medine’ye döndü. Hz. Ebû Bekir (ra), kumandanlardan Amr b. Âs’ı Filistin’in, Şürahbîl b. Hasene’yi Ürdün’ün, Yezîd b. Ebû Süfyân ile Ebû Ubeyde b. Cerrâh’ı (ra) da Suriye’nin fethiyle görevlendirdi. Amr b. Âs (ra) ise kısa sürede Güney Filistin’i fethederek Gamrülarabât’a indi. Müslüman Araplar’ın bu âni hücumları ve başarılı sonuçlar almaları üzerine Bizans İmparatoru Herakleios, kardeşi Theodoros kumandasındaki 80.000 kişilik bir orduyu harekete geçirdi. Bizans kuvvetleri Kuzey Filistin’e kadar ilerleyerek Cillik mevkiinde karargâh kurdular. Bu orduya mukavemet edemeyeceğini anlayan Amr b. Âs (ra) halifeden yardım istedi. Bunun üzerine Ebû Bekir (ra) Hîre’de bulunan Hâlid b. Velîd’e (ra) haber göndererek süratle Suriye’deki ordunun yardımına gitmesini emretti. Halid b Velid tarafından görevlendirilen Muâz bin Cebel (ra), Ecnâdeyn Savaşı’nda ordunun sağ kanadını kumanda etti ve İslâm ordusunun en az iki katı olan Bizans kuvvetleri bozguna uğratılarak Filistin kapıları müslümanlara açıldı. Hz. Ebû Bekir’in gönderdiği ordular karşısında yenilgiye uğrayarak Suriye ve Filistin’deki egemenliğinin sarsıldığını gören Bizans İmparatoru Herakleios, müslümanları ele geçirdikleri yerlerden söküp atmak amacıyla büyük bir ordu hazırlayarak Ürdün’ün doğusuna açılan ve aynı adı taşıyan nehrin kenarındaki Yermük vadisine sevketti. Hz. Ebû Bekir (ra)’in gönderdiği ordular karşısında yenilgiye uğrayarak Suriye ve Filistin’deki egemenliğinin sarsıldığını gören Bizans İmparatoru Herakleios, müslümanları ele geçirdikleri yerlerden söküp atmak amacıyla büyük bir ordu hazırlayarak Ürdün’ün doğusuna açılan ve aynı adı taşıyan nehrin kenarındaki Yermük vadisine sevketti. Hz. Ebû Bekir (r.a)’in gönderdiği ordular karşısında yenilgiye uğrayarak Suriye ve Filistin’deki egemenliğinin sarsıldığını gören Bizans İmparatoru Herakleios, müslümanları ele geçirdikleri yerlerden söküp atmak amacıyla büyük bir ordu hazırlayarak Ürdün’ün doğusuna açılan ve aynı adı taşıyan nehrin kenarındaki Yermük vadisine sevketti. Sonuçta çok şiddetli bir savaşın ardından müslümanlar kendilerinden çok kalabalık olan Bizans ordusunu bozguna uğratmayı başardılar. Muaz bin Cebel (ra) Yermük Savaşına birlik komutanı olarak katıldı. Muaz ra ın da iştirak ettiği bu harplerin zaferle neticelenmesi 638 yılında Kudüs kapılarını İslam ordularına açmış oldu. Hz. Ömer halifelik görevini üstlendiğinde Suriye ordusunun kumandanı Ebû Ubeyde b. Cerrâh ile ona bir mektup yazdı. Ebû Ubeyde veba salgınında ölünce ordunun başına Muâz b. Cebel geçti. Daha sonraları bazı sahâbîlerle birlikte Suriye’ye muallim olarak gönderildi. Muâz b. Cebel, 17 (638) yılında Ürdün’de Amvâs tâunu diye bilinen veba salgınında iki oğlu ve iki hanımıyla birlikte öldü. Kabri Amvas kabristanı olarak bilinen mahalde ziyaret edilmektedir. Ömrünün en önemli hizmet sahası olan topraklar bu büyük mücahide vefatından sonra da ev sahipliği yapmaktadır.