
Kral Hüseyin
Tam adı Hüseyin ibn Talal olan ve Ürdün'ü 1953-1999 yılları arasında yöneten kral, 1935 yılında Ürdün’ün başkenti Amman’da doğdu. Babası Kral Talal’ın (Talal bin Abdullah) 1952 yılında akıl sağlığını kaybetmesi nedeniyle, Hüseyin ibn Talal, 2 Mayıs 1953 tarihinde 18 yaşında Ürdün’ün yeni kralı olmuş ve Kral Hüseyin olarak anılmaya başlanmıştır. Kral Hüseyin dört evlilik yapmış olup bu evliliklerden on bir çocuğu olmuştur. Bugünkü Ürdün Kralı olan Abdullah’ın annesi, Kral Hüseyin’in ilk eşi olan İngiliz asıllı Kraliçe Noor’dur. İngiltere’de 1571 yılında kurulan Harrow Okulu’na gitti. Askeri eğitimini ise İngiltere’de Royal Military Academy Sandherst Okulu’nda aldı. 20 Temmuz 1951 tarihinde büyükbabası Kral Abdullah, Kudüs’te Cuma namazı sonrası Aksa Camii çıkışında, Ürdün’ün İsrail ile olan yakın ilişkisine tepki gösteren Filistinli bir terzi tarafından silahlı saldırıya uğrayarak öldürüldü. Suikast esnasında Hüseyin ibn Talal’da babası ile birlikte dedesine eşlik ediyordu. Müstakbel kral bu saldırıdan, seken bir kurşunun göğsüne taktığı madalyaya denk gelmesi sayesinde kurtuldu. Bu saldırıdan çok etkilenen Hüseyin'in babası Talal ise akıl sağlığını kaybetti ve meczup kral İstanbul'a yollanarak Ortaköy Şifa Yurdunda tedavi altına alındı ve 1972 yılındaki ölümüne kadar 19 yıl İstanbul'da yaşadı. Dedesinin öldürülmesi ve babasının da akıl sağlığının yerinde olmaması nedeniyle, taht sırasında bir sonraki varis olan Hüseyin ibn Talal, tahta çıktı. 47 yıl iktidarda kalan Kral Hüseyin, dünya tarihinde en uzun iktidarda kalma rekortmenleri arasındadır. Kendi ülkesi için girişimci, Arap dünyası için uzlaşmacı ve barışçıl bir lider imajı çizmiş olmasına rağmen, Kral Hüseyin'in Filistinliler için dedesi Abdullah ve dedesinin babası Şerif Hüseyin’den pek bir farkı olmadığı kısa sürede anlaşıldı. Kral Hüseyin de halefleri gibi krallıklarını garantiye almak için İsraille iyi geçinmeye çalışıp mazlum Filistinlilere ihanete devam etti. Kral Hüseyin, 1967 yılındaki 6 gün savaşlarında elinde tuttuğu Doğu Kudüs ve Batı Şeria’nın kontrolünü hiçbir direniş göstermeden İsrail’e teslim etti. Bu savaşta İsrail, Golan tepelerini ve Sina yarımadasını da ele geçirdi. İsrail askerleri, 1968 yılında hiçbir güçlükle karşılaşmadan Ürdün’ün Salt şehrine kadar geldiler. Askerleri bu şehirden çıkaran yine gönüllü Filistinli mücahitler oldu. Kral Hüseyin, ülkesinde çok sayıda Filistinli direniş ve gerilla örgütünün bulunmasından ve kendi toprakların üzerinden İsrail’e saldırılar gerçekleştirilmesinden rahatsızlık duyuyordu. Ürdün yönetimi kendisini, Filistin davasının hamisi ve Filistinlileri kontrolü altında tutan bir devlet olarak görmesi de Filistinli gerilla güçlerini rahatsız ediyordu. Taraflar arasındaki bu anlaşmazlıklar sonucunda, 7 Haziran 1970 tarihinde Ürdünlü askerlerin Filistinli gerillaları Ürdün’den tamamen sürmek istemesi üzerine çatışma çıktı. Özellikle George Habbaş'ın liderliğini yaptığı FHKC (Filistin Halk Kurtuluş Cephesi) gerillaları Ürdünle yoğun çatışmalara girdi. Çatışmalar giderek şiddetlendi; 1 Eylül 1970’te Kral Hüseyin’e suikast teşebbüsü iddiası ile çatışmaların boyutu daha da arttı ve adeta savaş halini aldı. ABD ve İsrail ise bu süreçte Kral Hüseyin’e tam destek verdi ve Kral Hüseyin’in tahttan indirilmesine kesinlikle izin verilmeyeceği açıkladı. "Kara Eylül" adı verilen bu olaylar sonunda Filistinli gerillalar Ürdün topraklarından sürülerek Lübnan’a göçe zorlandılar. 13 Temmuz 1971 tarihinde, Kral Hüseyin yönetimindeki Ürdün ordusu Filistinli gerillalara karşı yeni bir harekât başlattı. Bunun neticesinde 3000 kadar Filistinli sivil ve gerilla öldürüldü. Tıpkı Şerif Hüseyin’in yüzlerce Osmanlı askerinin şehit ederek eline müslüman kanı bulaştırması gibi torun Hüseyin de aynı ihaneti Filistinlilere yapmış oldu. 1973 yılında İsrail Başbakanı Golda Meir, mossad ajanlarından aldığı suikast istihbaratını Kral Hüseyin’e iletip, Kral Hüseyin'in olası bir saldırıdan kurtulmasını sağlaması nedeniyle Yom Kipur savaşında Ürdün pasif kalmıştır. 1987 yılında başlayan Birinci İntifada devam ederken 1988 yılının Ağustos ayında İntifadanın kızıştığı, işgalci İsrail’in zor durumda kaldığı bir zaman diliminde, Kral Hüseyin Batı Şeria ile ilişkilerini kestiğini açıklayarak İntifada ile mücadelesini devam ettiren Filistinlileri zor durumda bıraktı. Kral Hüseyin, Batı Şeria'yla ilişkisini kesme amacının, Filistinlilerin kendi devletlerini kurmalarını sağlamak olduğunu savunuyordu. Oysa gerçek amaç, Filistinlileri maddi açıdan sahipsiz bırakmak ve intifada karşısında sıkışan İsrail yönetimini biraz rahatlatmaktı. Filistin İslami Direniş Hareketi (HAMAS) bu kararla ilgili: "Filistin'in kurtarılması için tek yol olan kutsal cihad yolunda bir ayaklanmanın başlatılması gerekiyordu, işte bu ayaklanma yahudilere boyun eğdirdi, onların güçlerini sarstı... İsrail bütün yolları denemesine ve konuyla ilgisi olan herkesin teklifini dinlemesine rağmen ayaklanmayı durdurmada başarılı olamadı. Tam bu esnada, Ürdün kralı, Batı Şeria'yla olan idari ve kanuni bağlarını kesme ve bu yeri asıl sahiplerine devretme kararı aldığını açıkladı. Bu karar neyi kastediyor? Filistin'i Filistinlilere mi devrediyor? İnsanı ilk bakışta hayrete düşüren böyle bir karar için biz deriz ki: Bu, dışı tatlı içi ise zehirden acı olan bir şeydir." açıklamasını yaptı. 1994 yılında Ürdün ile İsrail arasında ABD’nin öncülüğünde barış antlaşması imzalandı. Bu anlaşma ile İsrail’i Mısır’dan sonra tanıyan ikinci Arap devleti Ürdün oldu. Hüseyin, Ürdün'ü 47 yıl boyunca yönettikten ve uzun süren kanser tedavisinin ardından 1999 yılında Amman’da vefat etmiştir. Kral Hüseyin ölümünden sonra ise halefi olarak oğlu Abdullah Ürdün’ün yeni kralı olmuştur.