
II. Wilhelm
Son Alman imparatoru ve Prusya kralı olan II. Wilhelm, 1859’da Berlin’de doğmuş, 1941’de Hollanda’da ölmüştür. Babası veliaht III. Friedrich, annesi ise İngiltere Kraliçesi Kraliçe Victoria'nın büyük kızı Victoria’dır. Böylece, II. Wilhelm, dönemin İngiltere Kraliçesinin torunu, sonraki İngiltere kralı VII. Edward’ın yeğenidir. Doğuştan sol kolu güçsüz olan II. Wilhelm, bu duruma rağmen geleceğin komutanı ve veliahtı olması nedeniyle de oldukça disiplinli bir askerlik eğitimi almıştır. 15 Haziran 1888 tarihinde 29 yaşındaki Prens II. Wilhelm yeni Alman İmparatoru ve Prusya Kralı olmuştur. II. Wilhelm 1888 yılında Almanya’nın yenildiği ve I. Dünya Savaşının sona erdiği 9 Kasım 1918 tarihine kadar Prusya Krallığı ve Alman İmparatorluğu yapmıştır. Kayser II. Wilhelm, imparator olduktan sonra düşüncesini dünya lideri olacağız şeklinde açıklamış, önünde engel gördüğü dönemin şansölyesi (başbakanı) Bismarck’ın görevine seçimler sonrasında son verdi. Almanya'nın bir dünya gücü olmasını isteyen II. Wilhelm döneminde Almanya İmparatorluğu daha agresif, militarist ve yayılmacı bir dış politika izledi. Eski şansölye Bismarck'ın denge politikası bir kenara bırakılıp yeni sömürgeler edinmek amacıyla İngiltere ile yoğun bir rekabete girilmiştir. Bu dönemde özellikle İngiltere'nin deniz üstünlüğünü sona erdirmek için yoğun çaba içine girildi ve Almanya denizlerde güçlü filolara sahip oldu. Almanya sanayi atılımını da bu dönemde hızlandırdı. 1800’lü yılların sonlarında İngiltere, Fransa, Hollanda, İspanya, Portekiz’in sömürge politikasına benzer politikalar izlemeye başlayan II. Wilhelm, hammadde kaynakları elde etmek için Afrika'da bazı yerleri sömürgeleştirdi. İktidarı döneminde ülkesinin sanayi atılımı yapması ve dünya hakimiyeti kazanması düşüncesiyle agresif yayılmacı politikayı benimsemiş, dönemin iktisadi, siyasi ve askeri koşullarında I. Dünya Savaşının çıkmasında önemli bir etken olmuştur. II. Wilhelm, I. Dünya Savaşında Almanya’nın yenilmesiyle 10 Kasım 1918 tarihinde ülkesinden ayrıldı ve Hollanda’nın Doorn şehrine sürgüne gitti. 1920 yılında Osmanlı Devleti için yapılan (ancak Türk milletinin azmi karşısında hiç uygulanamayan) Sevr anlaşmasının benzeri Almanya ile 1919 yılında Versay Anlaşması adı altında imzalanmış ve bu anlaşmanın bir maddesi uyarınca da II. Wilhelm’in yargılanması istenmiş, ancak dönemin Hollanda kraliçesi Wilhelmina tarafından buna izin verilmemiştir. II. Wilhelm, 1941 yılında 20 yıldan fazla sürgün olarak yaşadığı Hollanda’da 82 yaşında ölmüştür. II. Wilhelm’in konumuz açısından önemi ise Kudüs’e olan yakın ilgisidir. II. Wilhelm, birincisi 1889'da, ikincisi 1898’de, üçüncüsü de 1917 yılında olmak üzere üç kere İstanbul’u ziyaret etmiş, ilk ikisini II. Abdülhamid Han’ın daveti üzerine, üçüncüsünü ise I. Dünya Savaşının devam ettiği süreçte yapmıştır. II. Wilhelm İstanbul’u 1898 yılındaki ikinci ziyaretinde, İstanbul’un ardından Kudüs, Şam, Beyrut’u da ziyaret etmiştir. 1898 yılı ekim ayında II. Wilhelm dört günlük İstanbul ziyaretinden sonra 22 Ekim 1898 tarihinde geniş bir heyetle İstanbul’dan ayrılmış, dört günlük deniz yolculuğundan sonra 26 Ekim 1898’de Hayfa Limanı’na ulaşmıştır. Burada Alman İmparatoru ve beraberindeki heyet için çok büyük bir karşılama töreni düzenlenmiştir. İmparator tarafından Alman Konsolosluğu’nda yerel yöneticiler ve cemaat temsilcileri kabul edilmiş, Hayfa’dan 26 Ekim 1898 tarihinde otomobil veya tren yerine, at ve at arabaları tercih edilerek Kudüs’e bir yolculuk gerçekleştirilmiştir. Hayfa-Kudüs arasında bir demiryolu mevcut olmasına rağmen Alman İmparatoru II. Wilhelm, Haçlı Seferlerini gerçekleştiren ataları gibi bu mesafeyi (Yafa-Kudüs), bütün olumsuz yol şartlarına rağmen, at üzerinde kat etmeyi istemişti. Bu seyahat, Kudüs’te bir Alman Protestan Kilisesi’nin açılışı için gerçekleştiriliyor olsa da yayılmacı bir siyaset izleyen II. Wilhelm bunu bir Haçlı Seferi edasında yapıyordu. Böylece İmparator II. Wilhelm 29 Ekim 1898 tarihinde Kudüs’e ulaştı. Ancak, İslam geleneğine göre, şehrin ana kapısından sadece burayı fetheden hükümdar at sırtında girebilirdi. Bu sorunu aşmak için II. Abdülhamid Han’ın talimatıyla Yafa kapısının yanına surda bir gedik açılmış, imparator atlı olarak bir haçlı komutanı edasıyla buradan içeri girmişti. Yafa kapısının hemen ardında bir zafer takı yapılmış ve Yahudi mahallesinde ise ayrı bir tak yapılarak üzerine “hoş geldiniz” levhaları eklenmişti. İmparator, 30 Ekim 1898 tarihinde çoğunluğu Hıristiyan olan Beytüllahm’i ziyaret etmiş ve kilisede bir ayin düzenlenmiştir. İmparator Kudüs’e dönüşte Alman kökenlilerden oluşan Rephaim adlı bir Templer kolonisini ziyaret etmiştir. II. Abdülhamid'in, Yahudilerin Filistin’e yerleşme emellerinin yoğunlaştığı bu dönemlerde Alman kolonilerinin Filistin’e yerleşmesine müsaade etmesi, Sultan Abdülhamid’in denge politikasının bir yansımasıydı. İmparator 3 Kasım 1898’de Kudüs’ten ayrılıp Hayfa’ya geçmiş oradan ortadoğu turuna devam etmiştir.