
Hz. İsa (a.s)
Hz. İsâ Kur’ân-ı Kerîm’de İsâ İbn Meryem ve Mesih şeklinde zikredilen, kendisine İncil’in verildiği, Hz. Muhammed’i (s.a.v) müjdelediği bildirilen, “Allah’tan bir ruh ve kelime” olarak tavsif edilen, ancak kul olduğu vurgulanan Peygamberdir.
İnciller’de yer aldığı şekliyle İsâ ismi ona, meleğin Yusuf’a (Matta, 1/21) ve Meryem’e (Luka, 1/31) tâlimatı doğrultusunda verilmiştir. Batı dillerinde İsâ karşılığında kullanılan Jesus isminin aslı “Yahve kurtuluştur, Yahve kurtarır” anlamındaki İbrânice Yehôşûa’nın kısaltılmış şekli olan Yeşua’dır.
Kur’ân-ı Kerim’e göre Hz. İsâ, Resul'lerin en büyükleri olan beş “ulü’l-azm” Peygamberden biridir. On beş sûrede doksan üç âyette ismi veya bir sıfatı ile zikredilmekte, ağırlıklı olarak Âl-i İmrân, Mâide ve Meryem sûrelerinde doğumunun müjdelenmesi, dünyaya gelişi, tebliği, mûcizeleri, dünyevî hayatının sonu ve Allah katına yükseltilişiyle ilgili olarak bilgi verilmektedir.
Kur’ân-ı Kerîm’de âlemlere üstün kılındığı bildirilen (Âl-i İmrân 33) dört seçkin aileden biri de Hz. İsâ’nın annesi Meryem’in mensubu bulunduğu İmrân ailesidir. Meryem, Hz.Davud’un soyundan gelmektedir ve annesi Hanne tarafından Beytü'l-Makdis’e (Süleyman Tapınağı’na) adanmıştır. Kur’an’a göre Meryem, ailesinden ayrılarak kendisine tahsis edilen yerde yaşarken Allah’ın ruhunu (Cebrâil) tastamam bir insan şeklinde karşısında görünce korkudan Allah’a sığınarak ondan kendisine dokunmamasını ister. Melek ise ona tertemiz bir erkek çocuk bağışlamak üzere Allah tarafından gönderilmiş bir elçi olduğunu söyler. Meryem’in, kendisine bir erkek eli değmediği, iffetsiz olmadığı halde nasıl çocuğu olabileceğini sorması üzerine melek bunun Allah için kolay olduğunu bildirir (Meryem 16-21). Sonuçta Meryem kendisine hiçbir erkek eli değmemişken İsâ’ya hamile kalır (Meryem 22).
Meryem, İsâ’yı dünyaya getirdikten sonra kavminin yanına döner. Kavmi, bâkire Meryem’i kucağında çocukla görünce çocuğun gayri meşrû bir ilişkinin ürünü olduğunu sanarak, “Ey Meryem! Gerçekten sen iğrenç bir şey yaptın. Ey Hârûn’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir insan değildi, annen de iffetsiz değildi” derler (Meryem 27-28). Bunun üzerine beşikteki İsâ şunları söyler: “Ben Allah’ın kuluyum. O bana kitabı verdi ve beni Peygamber yaptı. Nerede olursam olayım O beni mübarek kıldı; yaşadığım sürece bana namazı ve zekâtı emretti. Beni anneme saygılı kıldı; beni bedbaht bir zorba yapmadı. Doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kabirden kaldırılacağım gün esenlik banadır” (Meryem 27-33; Sa‘lebî, s. 383-386). Kur’ân-ı Kerîm’de İsâ’nın doğumundan itibaren tebliğ faaliyetine kadar geçen dönemle ilgili olarak sadece Meryem ve oğlunun iskâna elverişli, suyu bulunan bir tepeye yerleştirildikleri bildirilmektedir (el-Mü’minûn 50).
İsa a.s’ın miladi takvimin başlatıldığı 0 yılında ya da ondan dört yıl öncesinde doğduğuna dair rivayetler mevcuttur. Aynı kaynaklar İsa a.s’ın annesi Meryem validemizle birlikte bir müddet Mısır'da yaşadığından, Kuzey Filistindeki Nasıra şehrinde Peygamberlikle görevlendirildiğinden bahseder.
İsa a.s dünyadaki ömrünün son haftalarını Kudüs'te geçirmiş. Hak dine direnç gösteren yahudilerin baskıları sonucu “huzuru bozmak” suçuyla aranmaya başlanmış. Havarilerinden birinin ihaneti sonucu zeytindağı eteklerinde Cüsmaniyye (Ghetsmania) de yakalanmıştır. ( daha doğrusu yakalandığı sanılmıştır)
Kur’an’da Hz. İsâ’nın doğduğundan, öleceğinden ve tekrar hayata döneceğinden söz edilir (Meryem 33). Ancak genel İslâmi telakkiye göre onun bu dirilişi, Hristiyanlık’taki gibi çarmıha gerildikten sonraki diriliş değil kıyamet sonrası diriliştir. Nitekim Kur’ân-ı Kerim’e göre Hz. İsâ çarmıha gerilmemiştir. Yahudiler, Hz. İsâ’nın tebliğ ettiği mesajdan hoşlanmamışlar ve onu öldürmek için tuzak kurmuşlardır (Âl-i İmrân 54). “Allah elçisi Meryem oğlu İsâ’yı öldürdük demeleri yüzünden onları lânetledik. Halbuki onu ne öldürdüler ne de astılar, fakat öldürdükleri onlara İsâ gibi gösterildi. Onun hakkında ihtilâfa düşenler bundan dolayı tam bir kararsızlık içindedir; bu hususta zanna uymak dışında hiçbir sağlam bilgileri yoktur. Kesin olarak onu öldürmediler, bilakis Allah onu kendi nezdine kaldırmıştır. Allah izzet ve hikmet sahibidir” (en-Nisâ 157-158). Böylece Hristiyanlık’ta önemli bir dini inanç olan, insanların günahına kefâret olmak üzere Hz. İsâ’nın çarmıha gerilmesi hadisesinin İslâm’da kabul edilmediği görülmektedir.
Kur’an’da Hz. İsâ’nın öldürülmediğini ve çarmıha gerilmediğini bildiren âyette yer alan “şübbihe lehüm” ifadesi çeşitli şekillerde yorumlanmıştır. Bu ifadenin şekillendirdiği İslâm geleneğine göre çarmıh ve çarmıha gerilen bir kişi vardır, fakat bu Hz. İsâ değildir. İslâmî rivayetlere göre çarmıha gerilen kişi, Hz. İsâ’nın yerini yahudilere ve Roma makamlarına gösteren Yahuda İskaryot’tur. Hain Yahuda tam Hz. İsâ’yı ele vereceği sırada Hz. İsâ’nın sûretine büründürülmüş ve Hz. İsâ yerine çarmıha kendisi gerilmiştir. Diğer bir rivayete göre ise çarmıha gerilen kişi haçı taşıması için görevlendirilen Kirinuslu Simun’dur (Simon le Cyreneen). Bu kişinin Hz. İsâ’nın tıpatıp benzeri olan başka bir şahıs olduğunu söyleyenler de vardır. Buna benzer bir yorum hristiyan dünyasında da yapılmıştır. Docetler’e (Docetes = Aphtartolâtres) göre Hz. İsâ’nın ıstırap çekmesi ve çarmıha gerilip öldürülmesi sadece görüntüdedir; aslında onun yerine bir benzeri, belki de Kirinuslu Simun çarmıha gerilmiştir. İslâmî kaynaklarda konunun ayrıntısına dair farklı rivayetler bulunmaktadır (Taberi, Târiḫ, I, 601-605; İbnü’l-Esir, I, 226-227).
Hadislerde de Hz. İsâ’dan bahsedilmektedir. Her doğana şeytanın mutlaka dokunduğu, ancak Hz. İsâ’ya şeytanın doğrudan değil perde arkasından dokunabildiği, onun beşikte iken konuşan üç kişiden biri olduğu, Hz. Peygamber’in (s.a.v) onunla mi‘raç gecesi ikinci kat semada karşılaştığı, kıyamette Hz. İsâ’nın şefaat için kendisine gelenleri Hz. Muhammed’e (s.a.v) göndereceği belirtilmektedir. Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Hz. Muhammed’in (s.a.v) O'nun kulu ve Resulü, Hz. İsâ’nın da Allah’ın kulu ve Elçisi olup Allah’ın Meryem’e ilkāh ettiği kelimesi ve Allah’tan bir ruh olduğuna inanan kimsenin cennete gireceği, Meryem oğlu Hz. İsâ’ya en yakın kimsenin Hz. Muhammed (s.a.v) olduğu yine hadislerde açıklanmaktadır. Ayrıca Resûl-i Ekrem (s.a.v), hristiyanların Meryem oğlu Hz. İsâ’yı methettikleri gibi kendisinin methedilmesini yasaklamıştır. Diğer taraftan Hz. İsâ’nın şemâili de hadislerde yer almaktadır. Buna göre Hz. İsâ kırmızı benizli, kıvırcık saçlı, geniş göğüslüdür (Buhârî, “Ṣalât”, 1, “Enbiyâʾ”, 5, 24, 43, 47, 48, “Bedʾü’l-ḫalḳ”, 6, “Menâḳıbü’l-enṣâr”, 7, 11, 42, 53, “Tefsîr”, 2/1, 17/5, “Tevḥîd”, 19, “Riḳāḳ”, 51, “Ḥudûd”, 31, “Taʿbîrü’r-rüʾyâ”, 32, “Fiten”, 26).