Davamız Kudüs Kudüs ile ilgili her şey

Ebu Ubeyde Bin Cerrah (r.a)

Hz. Muhammed (sav) yaşarken cennetle müjdelenen on kişiden (aşere-i mübeşşere) biri olan Hz. Ebu Ubeyde bin Cerrah (r.a.), hicretten kırk yıl önce 583 yılında doğdu. 616 yılında yapılan İkinci Habeşistan Hicreti’ne katıldı. Ancak bir müddet sonra Mekke’ye döndü. Daha sonra Medine’ye hicret etti. Mekke fethinde Hz. Peygamber’in önünde şehre girmiştir. Beytülmâlde görev yapmış; Hudeybiye Antlaşması başta olmak üzere bazı vesikalara şahit olarak adı yazılmıştır. Daha sonra Medine’ye gelen Yemenliler’e İslâmiyet’i öğretmek üzere görevlendirildi. Hz. Peygamber’le din konusunda tartışan ve Hıristiyan kalıp cizye vermeyi kabul eden Necranlılar, cizye tahsili için güvenilir birinin kendileriyle gönderilmesini istedikleri zaman Resûl-i Ekrem, “Her ümmetin bir emini vardır; bu ümmetin emini de Ebû Ubeyde b. Cerrâh’tır.” diyerek onu Necran’a gönderdi. Ondan sonra “Emînü’l-Ümme” lakabıyla anılan Ebû Ubeyde bu bölgedeki insanlara İslâmiyet’i de öğretti. Hz. Peygamber’in vefatı üzerine aralarında Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer’in de bulunduğu bazı sahâbîler Ebû Ubeyde (ra)’ye halife olarak biat etmek istediler. Fakat Ebû Ubeyde, bu göreve Hz. Ebû Bekir’in lâyık olduğunu söyleyerek teklifi kabul etmedi. Ayrıca, Hz. Ömer de vefatı öncesinde: "Eğer Ebu Ubeyde sağ olsaydı, devlet başkanlığına onu getirirdim." diyerek ona olan itimatını belirtmiştir. Hz. Ebû Bekir devrinde ilk zamanlar devletin maliye işlerini de yürüten Ebu Ubeyde daha sonra Suriye bölgesine gönderilen ordulardan birine kumandan tayin edilmiştir.

Sahabiler Allah Resûlü’nün vefatının hemen ardından Kudüs topraklarını fethe yönelmişlerdir. Filistin bölgesinin önemli bir kısmı, Hz. Ebû Bekir döneminden itibaren Müslümanların hâkimiyetine girmiştir. Hz. Ebû Bekir’in Filistin cephesi komutanı Amr b. el-Âs, başta Gazze ve Nablus olmak üzere birçok kenti Hıristiyan Bizans’tan alarak İslam topraklarına katmış ve Kudüs yakınlarına kadar gelmiştir. Bizans'la yapılan Ecnâdeyn (634) savaşından sonra Müslümanlara Suriye ve Filistin kapıları açılmış; Yermük (636) zaferiyle Suriye Bizans'tan alınmış ve ardından Filistin'in fethi başlamıştı. Böylece, Asurlular, Bâbilliler, Yunanlılar, Persler, Bizanslılar tarafından yüzyıllardır kana bulanmış olan barış şehri Kudüs’ün, Müslümanlar tarafından fethedilmesine yönelik şartlar da olgunlaşmıştı. Ebu Ubeyde (ra), Hz. Ebubekir’in vefatının ardından Hz. Ömer tarafından Hâlid b. Velîd’in yerine bu bölgedeki orduların başkumandanlığına getirildi. Hz. Ebû Bekir döneminde ilk fethedilmesi gereken yerlerden biri olarak görülen Kudüs, nihayet Hz. Ömer döneminde 638 yılında (hicri 17) Ebu Ubeyde b. Cerrâh komutasındaki İslâm ordusu tarafından Bizanslılardan teslim alınmış ve İslâm topraklarına dâhil edilmiştir. Kararlı kuşatma sebebiyle şehri teslim etmekten başka çare bulamayan Kudüslü Hıristiyanlar, Müslümanlara Suriye şehirleriyle yaptıkları anlaşmalara benzer bir anlaşmanın kendileriyle de yapılmasını teklif etmiştir. Ancak tek şartları vardır: "Şehri bizzat halifenin teslim alması." Hz. Ömer 638 senesinde, Ebû Ubeyde'nin daveti üzerine Kudüs'e gelerek şehri, patriği Sophronius'tan teslim alarak anlaşmayı imzalamıştır. Döneminde pek çok fetih yapılmasına rağmen Hz. Ömer, Kudüs hariç başka hiçbir şehrin fethinde bizzat bulunmamıştır.Müslüman Kudüs'te, Yahudisiyle, Hristiyanıyla kentte yaşayan her dinden halk, kendilerine tanınan geniş dini özgürlüklerle varlıklarını devam ettirme imkânı bulmuş; kimliklerini de koruyabilmişlerdir. Müslümanların bu erdemli siyasetleri sayesinde şehre asırlarca barış hâkim olmuştur.

Hz. Ebu Ubeyde, fethettiği Şam ve civarının imarı ve idaresiyle meşgul olurken, veba hastalığına yakalanmış ve şehit olmuştur. Tarihe "Amvas vebası" diye geçen bu elim olayda, Ebu Ubeyde'nin yanı sıra, yüzlerce sahabînin daha vefat ettiği bilinen bir gerçektir. Hz. Ömer, o bölgede veba çıktığını duyunca Ebu Ubeyde'ye bir mektup yazmış ve "Bu mektubu alınca hemen Medine'ye gel. Seninle görüşmek istediğim bir mesele var." demişti. Halifenin maksadını anlayan Ebu Ubeyde, 'Arkadaşlarımdan ayrılamam.' diyerek bu isteğe icabet etmemişti. Vefatı öncesinde Medine'den bu bölgeye kadar gelen Halife, Ebu Ubeyde'yi bölgeden çıkması için ikna etmeye çalışmış fakat başarılı olamamıştır. Kaynaklar: 1. TDV İslam Ansiklopedisi 2. Sorularla İslamiyet , Dinimiz İslam 3. Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi, 1991 - Mart, Sayı: 061, Sayfa: 022 4. “Ezelden ebede kutsal şehir Kudüs.” , Lacivert Dergi , Nuh Arslantaş-Nurgül Çebi, 5. “Ümmetin emini, güzel yüzlü Ubeyde b. Cerrah” , Baran Dergisi, M.Taha İnci 6. Altun, İsmail, “Sahabe Gözünde Kudüs ve Mescid-i Aksâ”, ILTED, Erzurum 2017, sayı: 47, ss. 153-169

avatar
Davamız Kudüs® @DavamKudus

İki Mücahid, şehid düştükleri zaman bir evin içine defnedilir. Evin duvarına da şehid oldukları tarih ve isimleri yazılır. Burası, Gazze. Allah yolunda can ve malla ticaretin en güzelinin yapıldığı yer inşallah...

avatar
33
397
avatar
Davamız Kudüs® @DavamKudus

İşgalci yahudi kadın esirin teslim edilirken Filistin bayrağı taşıyan bir kolye taktığı görüntüler dikkat çekiyor. Gittiği yerde Nehirden Denize Kadar Özgür Filistin'i anlatacak o da...

avatar
33
397
avatar
Davamız Kudüs® @DavamKudus

Kassam Tugayları Komutan Ebu Ubeyde konuşuyor: "Halkımız, özgürlüğü ve kutsal değerleri uğruna, 15 aydan uzun bir sürede büyük bir bedel ödedi ve çok sayıda şehid verdi. Filistin halkının fedakarlıkları ve dökülen kanları boşa gitmeyecek, bunun sonuçları olacaktır..

avatar
33
397
avatar
Davamız Kudüs® @DavamKudus

Şehid Komutan Yahya Sinvar'a selâm olsun!

avatar
33
397
avatar
Davamız Kudüs® @DavamKudus

Muhammed yalnızca bir elçidir...

avatar
33
397